29 Temmuz 2008 Salı

KANDİL

Mİ’RAC YOLCULUĞU: NAMAZ
Namaz da bir gitmektir. Dünyaya ait emellerden, bir türlü kurtulamadığımız elemlerden, ruhumuzdaki kalabalıklardan, kalbimizdeki karanlıklardan uzaklaşmak, nur ikliminde huzura yolculuk yapmaktır. Namaz, Mi’rac’ın merdivenlerinde basamak basamak yükselmek, Huzur-u İlâhiye varmaktır.










Namaz, mukaddes bir yolculuktur. Yüce bir Sultan’ın davetine icabet etmek üzere yola çıkmaktır. Bu daveti canımıza minnet bilip, aşk ve şevk ile O’na doğru koşmaktır. Elimiz kaldırıp “ Allahüekber” diye tekbir alırken, dünyayı ve içindekileri elimizin tersi ile ittiğimizi, onlardan çok daha hayırlı olan bir yola ittiba ettiğimizi âleme ilan etmektir. Cenab-ı Hak’kın sevgilisi, âlemlerin Efendisi olan Şanlı Nebî’nin peşine düşüp, O’nu takip etmek, eteğine yapışıp şefaatini talep etmektir.
Bu yolculukta herkes kendi kaabiliyeti, ihlâsı ve takvası kadar yol alabilir. Kimisi merdivenin birinci basamağında kalır, kimisi daha yükseklere doğru yol alır, kimisi de kendini Rabbinin huzurunda bulur. Bu yolculuğu engelleyen ve ağırlaştıran sebeplerden kurtuldukça, daha yükseklere doğru yol almak mümkün olmaktadır. Yani, nefsinden ve dünyadan en çok uzaklaşanlar, Rabbine en çok yaklaşanlardır. İnsan kıyamda tâzim ile durup, tevazu ile rükûya eğildikçe yükselir. Secdeye kapandığı zaman ise, Sidre-i Münteha’ya giden yol önüne açılır. Yaptığı tesbihatın her kelimesi ile bir basamak daha yükselmiş, bir miktar daha yol almış olur.
















Namaz Mi’raca doğru bir yolculuktur dedik. Tıpkı, bir inci çekirdeğinin incir olmaya doğru giden yolculuğu gibidir. Nokta kadar olan bir çekirdek içinde bir incir ağacı ve dallarında da binlerce meyvesi var desek, her halde doğru söylemiş oluruz. Hiç kimse, “ hayır böyle bir şey mümkün değil” diyemez. Ama çekirdekten meyveye doğru giden yolun da çeşitli aşamaları vardır. Önce topraktan başını çıkartıp filizlenecek, sonra fidan, ağaç ve dal olacak. Daha sonra çiçeklerle ve yapraklarla donanıp meyveye duracak. İşte bizim namazlarımız da bu aşamalar gibidir. Ne kadar itina ve ihlasla kılarsak, o kadar fazla yol kat ederiz. Yani niyetimizdeki namaz çekirdeği, amel ve ihlasımız nispetinde neşvü nema bulacaktır. Namazın dereceleri de, çekirdekten meyveye kadar mertebeler taşımaktadır. Her derece ve mertebe ise, Mi’raç yolculuğunun bir etabını teşkil etmektedir. Öyleyse, namazımızdaki huzur ve huşû eksik olsa da, hissemizi almış olacağımızdan, “acaba namazım kabul oldu mu?” diye şüphe duymaya ve vesveseye düşmeye gerek yoktur.


















“Hayırlı işlerde muzır mâniler çok” olduğu gibi, namaz esnasındaki mi’raç yolculuğumuzda da karşımıza bir çok engeller çıkar. Biz huzur ve huşû içinde secdeye kapanmak isterken, yarım kalan bir işimiz, kapanmayan bir borcumuz, gideremediğimiz bir ihtiyacımız gözümüzün önüne geliverir. Rabbimize en yakın olacağımız bir anda, bizi oradan uzaklaştırıp, dünya işlerinin bitmeyen telaşı içinde oyalamaya çalışır. Ama nasıl bir yolda, kimin huzuruna doğru bir yolculuk yapmakta olduğumuzu aklımızdan çıkarmazsak, bu yola çıkarken, dünyayı ve içindekileri arkamızda bıraktığımızı hatırlarsak, bütün engelleri kolayca aşar, mukaddes yolculuğumuza devam ederiz.
Namazda iken, miraca doğru bir yolculuk yapmakta olduğumuz düşünmek ne güzel bir duygudur. Bu şuur içinde ibadet etmeyi ve ettiğimiz ibadetlerin kabul edilmesini Rabbi Rahimimizden niyaz ediyorum.

Hiç yorum yok: