3 Mayıs 2008 Cumartesi

SİZ HİÇ BAHARLA SOHBET ETTİNİZ Mİ?














Siz hiç baharın yeşil gözleri ile göz göze gelip, onunla muhabbet ettiniz mi? Onun nereden gelip nereye gittiğini ne için her sene arzımıza uğradığını merak ettiniz mi hiç? Mevsimler katarının çiçekli vagonu olan baharın, canlıların erzak ve iaşesi olan bu kadar nimetleri, hangi istasyonda, kimin ambarında yüklendiğini kendisine sordunuz mu?













Siz baharda çiçeklerle açıp, sularla aktınız mı hiç? Başakların başını okşayan rüzgarların müşfik elini kendi yüzünüzde hissedip, fısıltılarına kulak verdiniz mi? Kuşların cıvıltılı sohbetlerine katılıp, hiç durmadan bir birlerine neler anlattıklarını anlamaya çalıştınız mı? Kelebeklerin ipek kanatlarına bu kadar sanatların nasıl sığdırıldığını hayret ve kendilerine sordunuz mu hiç? Çatınıza yuva kuran leyleklerin “lak lak” değil de “Hak Hak “ diye yaptıkları tesbihata ortak oldunuz mu?












Nisan yağmurlarının rahmet damlalarıyla ıslanırken, her damlanın bir melek tarafından indirildiğini müşahade ettiniz mi? Böyle itina ve intizamla indirilmese, acaba insanın başına nasıl felaketler yağdıracağını düşünerek, her damla için bin kere şükrettiniz mi?
İsterseniz gelin bu soruların bazılarını baharın kendisine soralım. Bakalım bizimle neler konuşacak, bize neler anlatacak.
- Ey gül yüzlü,çiçek bakışlı, sıcak kalpli bahar! Her sene Soğuk karların altında, çamurlu toprak içinde güzel başını çıkarıp tatlı gülücüklerle bize selam vermenin hikmeti nedir acaba? Nereden gelip, nereye gidiyorsun, kimin emri ile hareket ediyorsun?
- Sevgili insan, benim vazifem, Cemil-i Zülcelal'in cemaline ayna olmak, O'nun güzelliklerini kâinata ilan etmektir. Ben bir hizmetkârım, bir memuruyum. Ücretim ise, sizlerin bakışları, beni beğenip bana bakarak mutlu olmanızdır. Evet ben güzelim ama güzelliğim çiçeğimden, yaprağımdan, kokumdan değil, bütün güzelliklerin sahibi ve yaratıcısı olan Rabbimin Cemîl isminden gelmektedir. Yoksa, hava, toprak ve su gibi unsurlardan meydana gelen basit hücrelerimin ne ehemmiyeti olabilir ki?








Ben, kâinatın Hâlıkından size gönderilen bir mektubum. Bu mektubu yazan ve size gönderen Mektub-u Samedani Sahibi adına sizlere hitap ediyorum. Çiçeklerimin desenlerini, güllerimin yapraklarını iman hikmet gözü ile okuyun. Sizlere benden çok daha muazzam ve mükemmel olan Cennet baharının müjdelerini getiriyorum. Beni can kulağı ile dinleyin, hikmet gözü ile okuyun, istifade edin....
Ben, gelecekte yaşanacak olan büyük haşrin küçük bir misâliyim. Kış boyunca toprak altında saklanan çekirdek ve tohumcuklarım, birkaç günde nasıl topraktan başını çıkartıp yeryüzünü yeşile boyadıysa, mahşer günü de cesetler böyle diriltilip mahşer meydanını dolduracaktır. Daha düne kadar hiç ortalıkta görünmeyen çiçekler ve böcekler, bugün gözlerinizin önünde, başlarınızın üstünde size merhaba diyor.











Ve daha neler neler söyleyecektir. Bizlerle ne hoş sohbetler edecektir. Yunus Emre bir sarı çiçekle konuşurken, neler neler işitiyor, ne kadar duygulu anlar yaşıyor, ne kadar lezzet alıyor. Bahar da bizi lezzet, hikmet ve muhabbet sofrasına davet ediyor.....Buyrun icabet edelim.

Hiç yorum yok: