1 M A Y I S
İŞÇİ BAYRAMI
Her gün özeldir. Çünkü her gün bir defa yaşanır. Dünyanın dönüşünü geriye çevirmek ve filmi hayat filmini geri sarmak mümün olmadığına göre, aynı zamanı bir daha yaşamak gibi bir durum söz konusu olamaz. Tıpkı düzenli akan bir nehirdeki su zerreleri gibi, zaman da akıp gidiyor, aynı zerreler bir noktada bir defa geçiyor. Bazı günlere özel anlamlar yüklemek, o gün yaşanmış öneml olayları hatırlamak ve hatıraları yaşatmak içindir. Bayramlar, kutlamalar, anma günleri onun için tekrarlanır.
Bayramlard böyle maskeli yüzlere rastlamak mümkün değildir. Ellerde taş ve sopalar değil,çiçek ve şekerlemeler bulunur. Bunların ne maksatla kutlama yaptıkları ise hallerinden belli olmuyor mu?
Bayramlarda böye manzaralar görmek mümkün değildir. Şu yüzdeki ifade, buraya bayram için değil, kin ve öfke kusmak için gelindiğini göstermektedir.
İşte bayram böyle kutlanır. Eller sevgi ile kenetlenir, yürekler bir, sevinçler bir, amaçlar bir olur. Bizim bayramlarımız böyle olur.
1 Mayıs da böyle özel günlerden birisidir. İşçilerin çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve özlük haklarının verilmesi için başlattıkları mücadelenin başlangıç noktası olarak kabul edilip kutlanmaktadır. Amaç, emeğin sömürülmesini önlemek, sermayeye karşı emeğin hakkını savunmaktır. Dünyada da bu amaçla kutlamalar yapılır, çeşitli etkinlikler düzenlenir. Ne var ki, bir amaca ulaşmak için seçilen yol yanlışsa, gidilen hedef de amacın çok uzağında kalır.
Emeğin hakkını vermek için öncelikle emeğin kutsal oluğuna, insanın yüksek bir şeref ve haysiyet sahibi olduğuna inanmak gerekir. Materyalist düşünce tarzıyla, insanı bir hayvan olarak gören zihniyetle, emeğe hak ettiği değeri vermek mümkün değildir. Batılı filizofların insanı tarifine bir bakın, insanı nasıl tarif ediyorlar?
Kimsisi, " İnsan düşünen bir hayvandır" diyor. Kimisi, "İnsan konuşan hayvandır" derken bazıları da "insan sosyal bir hayvan, insan medeniyetler kuran bir hayvan" şeklinde tanınmlar getirirler. Hangi cepheden bakarlarsa, mutlaka insan hayvanın değişik bir versiyonu olarak görürler. Böyle gördükten sonra da, insana ancak hayvanlara verilen değerin biraz üzerinde bir makam verirler. Onu da kendi rızaları ile vermezler. Ancak bir araya gelenlerin örgütlenmesi ile ortaya koydukları güç karşısında vermek zorunda kalırlar. "Hak verilmez alınır" zorlaması da bu zihniyetten kaynaklanır.
İslamiyetin insana bakış açısı ise, son derece mükemmel ve mübarek bir varlık olduğunu ortaya koyar. İslam'a göre insan, " eşref-i mahlukattır". Arzın halifesidir. Cenab-ı Hakkın muhatabıdır. Cennete layık bir istidatla yaratılmıştır. İnsan hakları çok mübarek ve müstesna bir yer tutar. Haksızlık, zulüm, kötü muamele, şiddetle yasaklanmıştır. İnsan emeği çok kutsaldır. Başta İslâm'ın Peygamberi (s.a.v.) olmak üzere, bütün İslam idarecileri insan emeğine büyük değer vermişlerdir. "İşçinin alnının teri kurumadan emeğinin karşılığını verin" diyen Allah'ın Resülüdür. İslam medeniyetinde ve özellikle Türklerde çalışanlar her zaman saygı görmüş, emeklerinin karşılığını da almışlardır.
Batılılarda ise, insanlar haklarını elde etmek için büyük mücadeleler vermişler, çok kanlar dökülmüş, çok acıları çekilmiştir. Haklar hiç bir zaman egemen güçlerin rızası ile verilmemiş, ancak çalışanların güç birliği yapması sonucu zorla elde edilmiştir. Çünkü onların gözünde hayat bir mücadeledir. Kuvvet hakta değil, hak kuvvettedir. Yani kim güçlü ise o haklı kabul edilirl.Güçlü olan bu mücadeleyi kazanır, yoluna devam eder. İslamda ise, hayat bir dayanışmadır. Bir yardımlaşmadır. Herkes kendi beceri ve yeteneğine göre bir iş yapar, başkalarını ihtiyacını karşılarken kazandıkları ile de kendi ihtiyaçlarını giderir. Böylece hayat bir yaradımlaşla içinde, huzur ve ahenkle devam eder.
Bu gün 1 Mayıs. İsmi de "İŞÇİ BAYRAMI". Yani çalışanlar bugün bayram yapacaklar. Bayram,sevincin, coşkunun,barışın ve bir çok güzelliklerin paylaşıldığı bir gündür. Ama sözde 1 Mayıs Bayramı yaklaştıkça, insanların için bir korku sarıyor. Günler öncesinde, tedbirler alınarak kötü olayların önüne geçilmeye çalışılıyor. Gerek işçi kesiminde, gerekse devlet kesiminde tam bir teyakkuz içinde endişeli bir bekleyiş başlıyor. Halk huzursuz oluyor. Yollar kesiliyor, okullar tatil ediliyor, işyerleri kepenk kapatıyor. Geçmişte yaşanan acı olaylar, çıkan çatışmalar, dökülen kanlar akla geliyor. "Bayram" adını tam tersi çağrışımlar olan çatışma, kargaşa, huzursuzluk, acı ve gözyaşı beklentisi içine giriliyor. Sinirler geriliyor. İnsanlar o gün sokağa çıkmaktan korkuyor. Sözde bayram kutlamak için meydanlara çıkanların da, bir elin karanfil, öteki elinde sopa veya silah bulunuyor.
1 Mayıs işçilerin bayramı olarak kutlanmalı ama, gerçekten "BAYRAM" olarak kutlanmalıdır. Meydan nutuklarında savaştan, kavgadan, kin ve intikam yeminlerinden değil, sevgiden, barıştan, kardeşlikten bahsedilmelidir. Devlete meydan okuyarak meydanları zaptetmek, güç ve gövde gösterisi yapmak, bir yerlere gözdağı vermek için bayram yapılmaz. Yapılsa sa buna BAYRAM denmez.
Gelin güzellikleri ve mutlulukları paylaşmak için bayramlar yapalım. O zaman mutluluklar da artar, huzur ve güven de artar. O zaman bayramlar bayram olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder