9 Ocak 2008 Çarşamba

BİR DOSTUMLA HASBİHAL

S.A. Muhterem Dostum
Blog yazılarımı ve yorumlarımı takip ettiğini ve hakkımda hüsn-ü zanla düşündüğünü biliyorum. Ama yazı yazmakta olduğum gazete hakkında pek de öyle düşünmüyorsun anlaşılan. Buna da saygı duyarım. Bu kadarlık bir nüans, dostluğumuza zarar veremez inşallah. Bir yanlış anlamaya meydan vermemek için düşüncelerimi doğrudan sahsınıza aktarmak istedim.
Evvela, sizinle aynı inanç ve düşünce paralelinde olduğum için mutluyum. Bir çok "BİR" le bir birimize bağlıyız. Rabbimiz bir, peygamberimiz bir, kıblemiz bir, vatanımız bir, bayrağımız bir... binlerce "bir"lerle bağlıyız. Bu kadar birlere karşı, bir kaç tane de farklı düşüncemiz olsa, hiç de önemli değildir.
Cevabî yazılarınızda "bir bilen" diye bilinen Eski siyasetçi ve devlet adamı Demirel hakkında belirttiğin görüşlere ben de büyük ölçüde katılıyorum. Bir insana körü körüne bağlılık, siyasî tarafgirlikle onun her yaptığını kabullenmek, kusurlarını meziyet gibi görmek ve göstermek, hiç bir ahlâki ve dinî seciyeye uygun düşmez. Yeni Asya Gazetesi olarak bizler, Üstâd Bediüzzaman'ın ve Risale-i Nur'un işaret ettiği yolda istikamet dairesinde yürümeye gayret ediyoruz. Bu yol, hiç bir siyasî görüşe taviz verip kendi prensiplerimizi esnetmemize müsade etmez. Onun için biz elli yıldır aynı şeyleri söylüyoruz, aynı görüşleri savunuyoruz, görüş ve düçüncelerimizde bir revizyon ihtiyacı hissetmiyoruz. Halbu ki, gerek İslamî cephede, gerekse milliyetçi ve sol görüşlü cephede, bir çok insan ve örgüt, görüşlerinde revizyon yapmak, değişmek durumunda kalmıştır.
Bugün liberal olarak öne çıkan eski solcu ve militan fikir adamları vardır. En meşhurlarından birisi, geçmişte nasıl yanlış bir yolda yürüdüğünü itiraf ederek, " kimse kızmasın, kendimi yazdım" diyen Hasan CEMAL'dir. Yine eski Ülkücülerin önde gelenlerinden olan ve komünizmin ancak silahlı mücadele ile durdurulacağına inan Taha AKYOL, bugün şiddetten uzak, ırkçı görüşlerinden büyük ölçüde vazgeçmiş, libral bir demokrat olmuştur.
Diğer taraftan, eski İslamcıları bir düşünün. Erbakan Hoca'nın İslam adına ortaya çıkıp, İslam'a ne kadar zarar vediğini gören Milli Görüşcüler, bu partiden koparak AKP yi kurmak ihtiyacı hissettiler. Siyaset yolu ile dine hizmet edilemeyeceğini anladıklarını kendileri itiraf ediyorlar. "Eski gömleğimizi çıkardık" diyorlar. "DEMOKRASİ KÜFÜR REJİMİDİR" diyorlardı, “AB bir Hıristiyan klubüdür” diyorlardı,bugün demokrasinin kıymetini anladıklarını itiraf ediyorlar. AB için de en büyük gayreti bunlar gösteriyorlar. Çünkü doğrusu buydu. İslam demokrasi ile daha özgür yaşanır ve yaşatılır.
Yeni Asya olarak bizim siyasi yapımız her zaman Üstadımızın işaret ettiği şekilde, demokrasiyi savunmak olmuştur. Her dönemde, darbelere, istibada en sert şekilde karşı çıkan ve bunun da bedelini an ağır şekilde ödeyen İslami cemaat, YENİ ASYACILAR olmuştur. Özgürlüğümüzden taviz verdik ama, demokrasiden hiç bir zaman taviz vermedik. 12 Eylülde ve 28 Şubatta gazetemiz aylarca kapatıldı, bendeniz de olmak üzere, bir çok yazarımız ceza aldı. Biz böyle demokrasi mücadelesi verirken, bazı kardeşlerimiz, " demokrasi küfür rejimidir" demeye devam ediyorlardı.
Yani biz bir siyasi partinin payandası değil, demokrasinin kalkanı olduk. Bugü ise, hem eski islamcılar, hem de eski solcular bizim fikrimize yaklaşmış bulunuyorlar. Herkes bir değişim geçirip bir süre bocaladıktan sonra demokrasinin faziletini yeni anlamaya başlarken, çok şükür biz baştan beri aynı faziletin bilincindeydik. Onun için de bir değişim ihtiyacı hissetmedik.
Bu kadarcık bir girişten sonra, asıl senin kafana takılan Demirel konusuna gelelim. Biz gerek DP, gerek AP gerekse DYP yi, demokrasi adına destekledik. Çünkü islamiyete siyaset yolu ile hizmet edilemeyeceğini biliyorduk. Siyaset dine hizmet etmesin, sadece din hizmetlerini engellemesin yeter. Yani gölge etmesin. İşte demokrat misyon, böyle bir misyondur. Hizmetleri engellemez, gölge etmez. Bir de fitneyi uyandırmaz. Biz buna bakarız. Nitekim dini hayatın demokratlar zamanında bundan daha rahat yaşandığını biliyoruz. Başörtüsü yasağı, Refah Partisi zamanında zulüm halini aldı ve o parti buna engel olamadı. Bugün de AKP iktidarında aynı hal devam ediyor. Ama 1970 li yıllarda bu kadar bir baskı yoktu.
Demirel'i sevelim, sevmeyelim, bir takım doğru sözleri varsa, bunun da altına imza atmak lazım. "Tesbih çekenle tetik çekeni bir tutamazsınız" demişse, ben niye bunu alkışlamayım? "Bediüzzaman'a büyük âlim demeyenin alnını karışlarım " demişse, niye bununla iftihar etmeyim? Devri iktidarında binlerce İHL açmış, onlarca İlahiyat Fakültesi açmışsa, bunu da şükranla karşılarım. Ama köşke çıktıktan sonra bazılarının aksine ters yönde bir değişim geçirmişse, buna da karşı çıkarım. "Başörtülüler Suudi Arabistan'a gitsinler" sözünü kendi ağzından duyduktan sonra, teessüf ettim. "Başörtülüler başı açıklara biz müslümanız, siz değilsiniz demek istiyorlar " sözüne isyan ettim. Bir insanın doğrularına saygı gösterip, yanlışlarına karşı çıkmak, insan olmanın gereğidir. Bir kişiyi toptan ret veya toptan kabul etmek, insafsızlık olur. Kim olursa olsun, doğru sözüne destek verip, yanlışlarını da reddetmek lazım. Biz bunu yapıyoruz. Yoksa, hiç kimseden hiç bir beklentimiz yok.
Aziz dostum, umarım başını ağrıtmadım. Biraz dertleşmiş olduğumuzu kabul et. Allah yar ve yardımcın olsun. Bizim siyasetten çok daha önemli vazifelerimiz var. Onları yapmaya gayret edelim.
Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi ve mağfireti üzerine olsun.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Birre gidecekler onu görecekler ayinelerle boşa meşgul niye?
inikas kabiliyete göredir!

Adsız dedi ki...

Hasbihale Devam
Bu cevabi yazına cevap verip vermemekte epey tereddüt ettim.
"Euzubillahi mineşşeytani ve siyaseti" ölçüsünü şiar ederek siyaset ve siyasetçilerden gayet uzak yaşayan biri olarak olmadık polemiklere girip bu günü kurtaran politikacılar için hiçbir mümin kardeşimin kalbini incitmek istemem.
İstisnasız hiçbir mümin kardeşim bu tür politikacılar için inceltilmez ve kırılmazlar.
Zaten bir mümin kalbi kırmaktan her zaman Allah’a sığınırım.
Ancak şunu açıklamakta fayda görüyorum.
Dediğin sıkıntılı süreçleri yalnız sen yaşamadın…
1973 yılından 1983 yılına kadar mensubu bulunduğunuz gazeteyi aldım okudum,okunması için uğraştım.
Hatta o yıllarda çok maddi sıkıntı içinde oldukları için yeni gelen ofset matbaalarının alınmasında da maddi katkılarda bulundum.
Halen orada çok değerli dost ve arkadaşlarım da var hepsini saygı ve sevgiyle kucaklıyorum.
O dönemlerde yani 12 eylül öncesinde senin bu savunduğun fikir ve tezleri biz meydanlarda köy köy gezerek malum politikacının önüne “Nurlu” sıfatını da yakıştırarak az anlatmadık.
Kur’anlı Bayraklı mitinglere az katılmadık.
O gün meydanlarda söyledikleri hala kulaklarımda….
Son dönemlerde yaptıkları ve söyledikleri ise hiç unutulmaz…
Neyse belki O zaman öyle yapmak gerekiyordu çünkü 1950 lerde olduğu gibi “Millet ekseriyeti” oradaydı.
Büyük bir şer vardı ve onu defetmek için bu elzemdi.
“Def’i şer celbi n’afa tercih edilir” ve ehveni şer mukayesesi bunu yapmayı gerektiriyordu.
Vatka ki Malum şahıs bana göre kişisel ihtiraslarını memleket,vatan,millet ve diğer kutsi hakikatlerin önüne koydu dolayısıyla gerçek süreti göründü…
Buraya bu şahısla alakalı yaptığı sizin de gayet güzel bildiğiniz çok şeyleri yazmaya gerek görmüyorum.
Çünkü sayfalar yetmez…
Dolayısıyla O’ndan ve Onun gibilerden daha doğrusu tarafgirlik ve inad ile meleği şeytan,
şeytanı melek gösteren siyaset ve siyasetçilerden uzak kalmanın daha hayırlı olacağına inandım.
Bu malum siyasetçiye gösterilen hüsnü zan, hoşgörü ve sadakat derecesinde bağlılık diğer mümin kardeşlere de gösterilse çok şeyler aşılırdı…
Geçmişte O nun yüzünden Allah affetsin çok mümin kardeşimizi de belki kırdım incittim.
Eğer siyasetle alakadar olunacaksa inadına bir parti ve bir lider demek yerine günün şartlarına bakarak hiç kimseye angaje olmadan ve O “kutsi hakikatleri” kimseye kullandırmadan objektif ve günü geldiğinde “Millet ekseriyeti” ve Milletin sağduyusuna göre hareket etmek daha doğrudur diye düşünüyorum.
Halen bitmiş tükenmiş ve millet nezdinde tamamen itibar kaybedip yok olmuş bir partide ısrarı zaten anlamak mümkün değil.
Millet de anlamıyor zaten…
Kemiyet ve keyfiyet izahı da burada geçmez sanırım:)
Kraldan çok kralcı olmaya gerek yok…
Onların hatalarını tevil etmeye de gerek yok…
Her neyse bu hamur çok su götürür…
Allah Hak ve Hakikatin yanında olanlarla olsun.
Allah hepimizi münafıkların şerrinden korusun…
Sürçü lisan oldu ise affola…
Muhabbet dolu selamlar…

Gönül Pınarı dedi ki...

muhterek dost, merak etme, "hakkın hatırı âlidir, hiçbir hatıra feda edilmez" düsturuna yürekten bağlıyız. Zannettiğin gibi o parti veya devamına da bir bağlılığımız yok. Yani seninle farklı noktalarda değiliz. "Rabbimiz bir, kitabımız bir, ibadetimiz bir, kıblemiz bir...bir bir bine kadar bir"ler varken, dünya siyaseti bizi ayıramaz.
Selam ve muhabbetlerimle

Adsız dedi ki...

Muhterem Gönül Pınarı
İnşallah başta Gazete Patronu olmak üzere fanatik SD hayranları zamanla sizlere bakarak ders alırlar...
Allah senden ve senin gibi böyle düşünenlersen ebeden razı olsun.
Hak ve hakikatten ve Hakkın hatırından Rabbim hiçbirimizi ayırmasın.
Ortak "bir" lerimiz hep ortak kalsın...
Saadet-i dareyn temennisiyle;
Allah'a emanet olunuz...
Muhabet dolu kalbi selamlar...