30 Eylül 2008 Salı

R A M A Z A N B A Y R M I















BAYRAMLARIN ÖTEKİ YÜZÜ
Bayramlar, sevinçle hüznün, hasretle vuslatın iç içe girdiği, kol kola gezdiği müstesna günlerdir. Her ne kadar bayram deyince sevinç ve neşe, coşku ve mutluluk akla gelse de, herkesin bayramı bayram neşe içinde geçmez. Ziyaretler, gönül almalar, hediye vermeler, yardımlaşma, dayanışma ve kaynaşmalar güzel de, bu imkanlardan mahrum olanlar için bayramın ifade ettiği anlam, biraz farklı olmaktadır. Ama ne olursa olsun, herkes bayramlardaki güzelliklerden hissesini alır. Çünkü böyle günlerde yaşanan hüzün de güzeldir. Belki iki damla gözyaşı bile, bayramların lezzetini artıran bir çeşni hükmüne geçebilir.
Bayramlar, hasretleri vuslata çeviren fırsatlardır. Bayram yaklaşırken, yüreklerdeki sevgi ve hasretliğin ateşi de yükselir. Bu ateşi söndürmek için herkes yollara düşer. Otogarlar, tren istasyonları, hava limanları hep bu hasret ateşi ile yanan yüreklerle dolar. Günler öncesinde biletlerini alanlar, bilet alabilmek için gişelere koşanlar, kendi imkanları ile yollara düşenler, bayramların tatlı telaşını yaşarken, sılada onları bekleyenlerin de gözleri yollarda kalır. Vuslat zamanı geldiğinde ise, gülen yüzlerden mutluluk çiçekleri açarken, ağlayan gözlerden de sevinç yaşları akar.















Kavuşanlar için bayram böyle bir mutluluk tablosu taşırken, bayramı gurbette geçirmek zorunda kalanlar için bayram, hüzünlü bir ezgi, yanık bir nağme olur. Kâh şiirlerin mısralarına dökülür, kâh bir sazın tellerinde dile gelir. Köz düşen yüreklerden yanık kokuları yükselir. Gönül pınarlarından taşan hasretlik, göz pınarlarından akar.

















Eskiden gurbette olanlar, hasretliklerin dindirmek ve yürek yangınlarını söndürmek için uçan kuştan medet umarlarmış. Gökyüzünde bölük bölük uçan turnalara seslenir, sevdiklerine mesajlarını iletmelerini isterlermiş:
“ Allı turnam bizim ele varırsan
Şeker söyle kaymak söyle bal söyle
Eğer bizi sual eden olursa
Boynu bükük benzi soluk yar söyle”
Şimdi teknoloji, insanı kuşlara muhtaç etmeyecek şekilde gelişmiş bulunuyor. Artık telgrafın tellerine kuşlar konmuyor. Telli devreler devreden çıktığı için kuşlar konacak tel bulamıyorlar.Şimdi SMS ve MSN vasıtasıyla mesajlar iletiliyor. Sesli ve görüntülü haberleşme ile hasretlikler giderilmeye çalışılıyor. Ama teknolojinin duyguları olmadığından, bir anne yüreğinin, bir baba kalbinin sıcaklığını taşımıyor. Vuslatın tadını ve kokusunu hissettirmiyor. Gurbetin kasvetini, sılanın vuslatına çevirmiyor.
Bayramların neşeli ve sevinçli yüzü herkes tarafından dile getirildiğinden, ben de hüzünlü yüzüne ayna tutmaya çalıştım. Zira teneffüs edilen hava, bayram havası olduktan sonra, sevinci ayrı, hüznü ayrı bir tat veriyor. Belki de hazan yağmurları ile yıkanan yürekler daha bir arı ve duru hale geliyor. Kalplerin nazarları Leyladan Mevlaya çevriliyor.
İster sılada, ister gurbette olalım, bayramları yüreğimizde yaşayıp yaşatalım. Bayramlar Mevlamıza yakınlaşmamıza vesile olsun diyor, Ramazan bayramının siz gönül dostlarına, İslâm âlemine ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini, acıları dindirip yüzleri güldürmesini diliyorum.
Bir şiirle veda etmek istiyorum.

Teller Üstüne
Gurbette bir başka olur bayramlar,
Hüzün çöker hep gönüller üstüne
Bin yıl gibi uzar haftalar aylar,
Mevsimler biniyor yıllar üstüne.

Yanardağ misali yanıyor yürek,
Volkan dedikleri bu olsa gerek,
Haber gönder 'geliyorum' diyerek,
Gönlümü sereyim yollar üstüne.

Yollar var gurbeti sılaya bağlar,
Geçit vermez taş yürekli şu dağlar,
Her bayram sabahı bir bülbül ağlar,
Gözyaşı dökülür güller üstüne.

Solgun güneş ufuklara indikçe,
Hüzün çöker gün akşama döndükçe,
Hasret yüreğime çöreklendikçe,
ALO der yüklerim teller üstüne.

Hiç yorum yok: