19 Haziran 2008 Perşembe

SEYAHATE ÇIKARKEN GÖZLERİNİZİ YANINIZA ALMAYI UNUTMAYIN



SEYAHATE ÇIKARKEN GÖZLERİNİZİ YANINIZA ALMAYI UNUTMAYIN

Yaz ayları geldi. Sizin de güzel bir tatile, eğlenmeye ve dinlenmeye ihtiyacınız var. Zamanınızın ve imkanınızın elverdiği ölçüde bir tatil yapmak, bir yıllık iş yükünün stresini üzerinizden atmak istiyorsunuz. Onun için de güzel bir yerde, nezih bir ortamda, iş, güç, okul derdi, sınav stresi, hayat pahalılığı ve günlük hayatın getirdiği sıkıntılardan uzaklaşmak için yola çıkacaksınız. Gideceğiniz yerde size lazım olacak bir çok eşyayı da yanınıza almak istersiniz. Bunun için günlerce hazırlık yapar, çantaları ve bavulları doldurursunuz. Buna rağmen, yola çıktığınız zaman yine de bir şeyleri unuttuğunuzu fark edersiniz.

Böyle bir seyahatte size en fazla lazım olacak şeyin para olduğunuz düşünerek, cüzdanınızı ve kredi kartlarınızı unutmamak için büyük bir gayret gösterirsiniz. Okumayı seven bir kişi iseniz, boş vakitlerinizi okumakla değerlendirmek için yanınıza bol miktarda kitap da almış olabilirsiniz. Hatta, bendeniz gibi yakını görme güçlüğü çekiyorsanız, yakın gözlüğünüzü de almayı ihmal etmezsiniz. Ama, gözleriniz yanınızda değilse, ne kitaplarınızın, ne gözlüğünüzün ne de diğer eşya ve araçlarınızın size bir faydası olmayacaktır.

















Yemyeşil bir vadide yol alırken, kalbinize sonsuz bir ferahlık serpen renk ve kokuları hissediyor, gönlünüzde güller açtıran güzellikleri görüyor fakat, bu güzelliklerin arkasındaki “Cemil” ismini okuyamıyorsanız, gözleriniz yanınızda yok demektir.

Yazın en sıcak günlerinde, çam ve ardıç ağaçları ile gölgelenmiş bir çeşmenin başında piknik yapıyorsunuz. Başınızın üstünde kuş cıvıltıları, önünüzde akıp giden su şırıltıları, karşınızda denizden parlayan yakamoz parıltıları, ruhunuzu saran sonsuz bir huzur… Bu kadar muazzam ve mükemmel bir sofrada kalbiniz ve ruhunuz gıdasını alırken, bu sofrayı seren rahmet elini göremiyorsanız, gözlerinizi yanınıza almamışsınız demektir.







Bol yeşilli ve bol yemişli bir bahçede, güzel güller ve renkli çiçekler arasında dolaşıyorsunuz. Çeşitli ağaçların meyve dolu dalları önünüzde eğilmiş, size tatlı yemişler, leziz meyveler ikram ediyorlar. Her ağaçta aynı mühür, her dalda aynı marka, her meyvede aynı mizan. Hepsi de aynı mühür ve markayı taşıyorlar, bir Vahid ve Ehad’ın tezgahında çıktıklarını gösteriyorlar. Eğer her bir varlık üstündeki bu mühürleri görüp, bu markaları okuyamıyorsanız, gözleriniz yanınızda yok demektir.













Bir akşam üstü, kızıl ufuklarda gün batarken, şezlonga uzanmış kitabınız okuyorsunuz. Yakın gözlüğünüzü de takmış, kitabınızın sayfaları arasında dolaşıyorsunuz. “Kitabımı okuyorum, öyleyse gözlerim yanımdadır” diye düşünmeyin. Ara sıra başınızı kaldırıp, kâinata baktığınızda kâinatın da büyük bir kitap olduğunu, bize sonsuz gibi görünen dünyamızın bu kitaptan bir sayfa olduğunu, bu sayfa içinde de yine pek çok kitapların yazıldığını göremiyorsanız, yine gözlerinizi yanınıza almadan evden çıkmışsınız demektir.

Seyahate çıkarken bazı eşyalarınız evde kalmış olsa da, gittiğiniz yerlerde onları temin edebilirsiniz. Hatta cüzdanınız ve kredi kartlarınızı da unutmuş olsanız, belki ilk uğradığınız yerde bir arkadaşınızdan ödünç para alıp seyahatinize devam edebilirsiniz. Ama gözlerinizi yanınıza almamışsanız, bunun başka yerden tedariki ve telafisi olmaz. Arkadaşınızdan ödünç para alabilirsiniz ama, onun gözlerini ödünç alamazsınız. Onun için her nereye giderseniz gidin, gözlerinizi yanınıza almayı sakın unutmayın.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

öyle bir göz-lüküm olmalı ki
gözlerimi koymalıyım içine...