24 Ocak 2008 Perşembe

GÖRENEDİR GÖRENE,KÖRE NEDİR KÖRE NE?
















GÖNÜL KÖRLÜĞÜ

Vücut sarayına yerleştirilen ve her birisi ayrı bir öneme ve özelliğe sahip olan azalarımızdan birisi de, göz nimetidir. Bediüzzaman Hazretleri’nin ifadesiyle göz, “vücuttan ruha açılan bir penceredir”. Kalp tahtında oturan ruh sultanı, bu pencereden dışarıya bakar, teneffüs eder, hayatı ve kâinatı buradan seyrederek lezzet alır. Hayat böylece bir anlam kazanır. İnsan, eşref-i mahlukat olarak yaratıldığını anlar, dünyanın halifesi olduğunu idrak eder. Bunların gerçekleşmesi için de gözün “bakar” olması yetmez, “basar” olması gerekir.
Bir insan ağaca bakar da, onu bir odun olarak görür, çiçeğindeki zerafetine, yaprağındaki letafetine, meyvesindeki hikmetine dikkat etmezse, o insan “bakar” insandır. Bir kelebeğe baktığında, onu bir böcek olarak görür, gövdesindeki sanatı, kanatlarındaki nakışları, gözlerindeki bakışları görmezse, o da sadece bakmış olur.
Nasıl ki okumaktan maksat anlamak, dinlemekten maksat duymaksa, bakmaktan maksat da görmektir. Kör dediğimiz görme özürlü gözler de bakar ama bir şey göremezler. Zira onların göz pencerelerine perde çekilmiştir. Işıktan mahrum oldukları için baktıklarını göremezler. Lâkin, hiçbir özrü ve engeli olmadığı halde göremeyenler var ki, bunlara “kör” demek de yetmez, belki “nankör” demek lazım. Bunların özrü, göz körlüğü değil, gönül körlüğüdür, kalp körlüğüdür.
Gözün körlüğü insanın elinde değildir. Ya doğuştan veya da sonradan bir hastalık sonucu insan gözünü kaybedebilir. Cenabı Hak hikmetinin ve imtihan sırrının gereği olarak bazı insanların göz penceresine perde çekebilir. Bunlar görmemekten dolayı mazurdur. Onlara “niçin görmüyorsun” denilmez. Veya yolda yürürken görme özürlü birisi size çarpsa, “ görmüyor musun kardeşim” demezsiniz. Ama gören bir insan, size çarparak geçer, bir de sizi çamura düşürürse, “ kör müsün be adam” diyecek kadar sinirlenirsiniz. Zira onun bu davranışı görme özründen değil, dikkatsizliğinden ve patavatsızlığındandır.














Kalp ve gönül körlüğü de insanın kendi kusurlarından kaynaklanır. İnsan kendi iradesi ile günahı tercih eder, kalbindeki ışığı söndürür, gönül gözüne perde çeker. Böyleleri bakarlar fakat göremezler. Kâinattaki sanatı, hikmeti ve bunlara hükmeden kudreti fark edemezler. Gaflet ve dalâlet içinde, “körü körüne” ömürlerini tüketirler.Onların halini şu Âyet izah ve ifade etmektedir: “Doğrusu gözler kör olmaz fakat göğüslerdeki kalpler körleşir” (Hac suresi,46)
Gönül gözünü kör eden çeşitli hastalıklar vardır. Bunların başlıcaları, inat, haset, kin, nefret, enaniyet, asabiyet, fâni muhabbet, kibir, gurur, servet, şöhret ve şehvet tutkusu gibi hastalıklardır. Husumette ve muhabbette de bir ölçü olmazsa, yine şiddetli bir körlük meydana gelir. Husumet nazarıyla bakan insan meziyetleri görmez, sadece muhabbet nazarıyla bakan da kusurları göremez. İmamı Gazalî, “ Mübalâğa gözü ile bakan, sevdiğinde kusur, sevmediğinde meziyet görmez” diyor.
Bir de her şeyi akıl gözü ile görmek isteyenler var ki, her şeyi maddeden ibaret zannettiklerinden, mânâ âlemini göremezler. Atomun yapısındaki tekniğe, hava zerresindeki kabiliyete, güneş sistemindeki mükemmelliğe hayran olurlar ama, bunun ustasını, sanatkârını, sahibini düşünmezler. Perde arkasındaki kudret elini görmezler. Bediüzzaman Hazretleri bunlar için de mükemmel bir tespitte bulunuyor: “ Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerine inmiştir, göz ise maneviyatta kördür”.
Demek bu kâinat da, içindeki mevcudat da , hem ten penceresinden, hem de can penceresinden görebilenler içindir. Görmeyenler ve görmek istemeyenler için hayatın da, kâinatın da bir anlamı yoktur. Atasözünde ne güzel ifade edilmiş:” GÖRENEDİR GÖRENE, KÖRE NEDİR, KÖRE NE?”

4 yorum:

Adsız dedi ki...

kelimeler en uzagımızı bile yakın eden tek vasıtamız.
kaleminize, yüreğinize sağlık...
değilmi ki; göze değil, bakıpta gören göze sahip olanlar "gördüm." diyebilir.
görenlerden değil, "gördüm" deyip anlatanlardan olma duasıyla..
selam ve dua ile efendim.

Gönül Pınarı dedi ki...

kafvenun,
teşekkür ediyorum, sizin de kelime dürbünü ile baktığınızı ve basiret gözü ile gördüğünüzü biliyorum.
Rabbim kalp ve gönül gözünüzü daim açık eylesin. Sanat alemindeki güzel denemelerinizin devamını bekliyoruz.
Allah'selamı, rahmeti, bereketi,mağfireti üzerinize olsun efendim.

Adsız dedi ki...

"Bir bardak suda okyanus saklıdır çünkü kalbinde gözü olana..Ve dahi bir bardak suda fırtına koparır kalp gözü kapalı olan..."..tevafuk oldu efendim.. biz de bir cümleyle alıntı yapmak istedik..

efendim ne güzel de dökülmüş gönül gözünüzden damlalar sayfanıza öyle..yüreğinize sağlık..gönül damlalarınız hiç eksilmesin inşaallah...daim olsun artarak
selam ve dua ile inşaallah !

name-i nur (feyne)

Gönül Pınarı dedi ki...

Name-i Nur,

Teşekkür ediyorum efendim, güzel cümleleriniz için. Kalbinde gözü olan için elbette okyanuslar bardağa sığar, güneş bir aynanın içine girer. Zaman ve mekan mevhumu ortadan kalkar. Basiret gözü açık olanın beden gözü kapalı olsa da görmeye devam eder.
Rabbim kalp ve gönül gözümüzü daim açık eylesin.
Bilmukabil selam ve dualarımla efendim.