29 Ocak 2008 Salı

ORMAN KANUNLARI DAHA MI ÂDİL?

İnsanlar ne kadar da iki yüzlü oluyor. Çifte standartlar, sahte duruşlar, dürüst olmayan tavırlar, kısacası insana yakışmayan hal ve davranışlar, insancıklar tarafından sergilendikçe insan, insanlığından utanmaya başlıyor. İnsan ki, Cenab-ı Hak tarafından " eşref-i mahlukat" olarak yaratılmış, yeryüzünün halifesi olarak taltif edilmiş, cennet-i âlaya ve Cenab-ı Hak'kın cemaline mazhar olacak kaabiliyette yaratılmış bir varlık iken, ne hallere düşüyor? İnsana imanın köşkü olarak kalp gibi bir cevher verilmiş, sevginin hanesi olan gönül gibi taht verilmiş ama bazı insanlar tacı tahtı bırakmış, hased ve husumetle, kin ve nefretle kalp ve gönülllerini doldurmuşlar.
Özellikle "aydın" olarak bilinen bazı insanlar, kalplerini öyle karartmışlar ki, kendilerinden farklı olan hiç bir düşünce ve hayat tarzına tahammül edemiyorlar. Herkesi kendileri gibi düşünmeye, kendileri gibi inanmaya, kendileri gibi giyinmeye, sevmeye, nefret etmeye mecbur tutuyorlar. Dünyada dökülen kanların, telef olan canların, yükselen feryatların en büyük sebebi, başkasına tahammül edemeyen gönlü dar, kalbi katı, kafası karanlık, kendisinden başka kimseyi sevemeyen sözde " medeni" insanlardır. Bunlar medeniyetin " canavarlarıdır".
Yıllardır kanayan başörtüsü yarasına hiç bir merhem sürmeyen ve sürdürmeyen sözde aydınların da ne kadar karanlık düşünceli oldukları anlaşılmaktadır. Karanlık yüzlerini "laiklik" örtüsü ile örterek hak ve özgürlüklere karşı çıkmaktadırlar. Cumhuriyet, bilim, çağdaşlık gibi güzelim ifadelerin içini de karartıp insan haysiyetine sığmayan baskı ve dayatmaya vasıtası haline getirmek istiyorlar. Üniversite önlerinde gözyaşı döken, çaresizliğini duvarlara haykıran masumların sesini duvarlar bile duyup en azından yankı ile cevap verirken, kalpleri bir duvar kadar bile duyarlılık göstermeyen insanlar, "aydın insan" tafrası ile dolaşıyorlar.
Cumhuriyet de, demokrasi de, laiklik de insan için değil midir? İnsana acı çektiren hak ve özgürlüklerini elinden alan, okuma, çalışma, üretme ve kendini ifade etme hakkından mahrum bırakan bir sistem, nasıl çağdaş ve laik olabilir? Eğer çağdaşlık insana acı çektirmekse, ben çağın dışında ama huzur içinde yaşamak istiyorum.
İnsan sevgisi taşımayan, hoşgörüden yoksun, farlılıklara tahammülü olmayan, aydınların neresi aydın, doğrusu merak ediyorum. Ormanda binlerce hayvan ahenk içinde yaşarken, herhangi bir ihtilal ve anarşi görülmezken, çağdaş görünümlü şehirlerdeki bu adavet ve husumeti nasıl izah etmek gerekir? Yoksa orman kanunları daha mı adil?

Hiç yorum yok: