20 Temmuz 2007 Cuma

KANDİLLERİN NURU İLE

ISIT BENİ, IŞIT BENİ

Küremiz ısınıyor, buzullar eriyor. Afrika sıcakları, gidiyor, Basra sıcakları geliyor. “Kavruluyoruz” şeklinde yakınmalar işitiyoruz. Ama ısınan ve kavrulan sadece tenimiz oluyor. Kalpler soğuktan katılaşmış, gönüller donmuş, ruhlar buz tutmuş. Kutupların ve Himalaya’ların buzullarını eriten sıcaklıklar, ruhlardaki ve gönüllerdeki buzulları bir türlü eritemiyor. Kalpleri yumuşatamıyor. Dışımız güneşin dik gelen ışınlarıyla yanma noktasına kadar ısınırken, içimizin ısısı donma noktasında bulunuyor. Ruhumuz hem soğuk, hem karanlık.

İç dünyamızı ısıtmak ve aydınlatmak için güneşin bilmem kaç bin derece olan ısısı bile yetmez. Ama bir KANDİL’in sıcaklığı ve ışığı, iç dünyamızı ısıtmaya ve ışıtmaya kâfi gelir. Zira kandilin ısısı ve ışığı NAR’dan değil, NUR’dandır. Nur ise, hem ruhumuzu, hem kalbimizi, hem gönlümüzü hem ısıtır, hem de ışıtır. Onun için kandiller hayatımızda çok önemli bir yer tutar.
Rabbimin inayet ve keremi ile, kandillerle donatılmış bir üç aylara daha kavuşmuş bulunuyoruz. Şükür kavuşturana diyor, bütün mü’minlerin kandillerin nurundan tam istifade etmesini diliyorum.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

"ISIT BENİ, IŞIT BENİ"

Başlığı bile yeter. Teşekkürler gönül pınarı