8 Temmuz 2007 Pazar

GİTTİM, GÖRDÜM GELDİM

Selamün Aleyküm muhterem blogcular

Senelik iznimin bir kısmını memleketimde geçirmek üzere bir süre buralardan uzak kaldım. Ama “sayılı gün tez geçer” denildiği gibi gerçekten tez geçti ve dönüp dolaşıp kürkçü dükkanına döndük. Ama güzel bir tatil geçirdim. Çok hoş ziyaretlerde bulunup, nefis ziyafetlere konuk oldum. Köyümün soğuk suyundan yudumladım, mis gibi havasını teneffüs ettim. Tarlamızın toprağını kokladım, taşlarını okşadım.
Sıla-yı rahm ederek hem Peygam Efendimizin (s.a.v.)tavsiyesini yerine getirdim, hem dost ve akrabalarla hasret giderip hoş sohbetlerde bulundum.
Burada sizlere köyümü anlatıp köy hasretliği çekenlerin yüreğine hüzün yüklemek istemiyorum. Şu anda her birimiz ayrı şehirlerde ve hatta ayrı ülkelerde yaşıyor olsak da, bir çoğunuzun köy kökenli olduğunu düşünüyorum.
Bizim oralarda bu aylarda büyük bir hareketlilik yaşanır. “Gavurcu” denilen ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yaşayan gurbetçiler, izinlerini geçirmek üzere memlekete gelirler. Çeşitli marka ve modellerde lüks arabaları ile köyün sokaklarında toz kaldırırken, köyde yaşayan gençlerin de hayallerini tahrik ederler. “Bir biz gidemedik şu gavura” diye iç geçiren gençlerin sayısı oldukça fazladır. Ama orada yaşayanlar da “ siz bakmayın burada bir aylığına hava atıp lüks arabalara bindiğimize, oradaki çalışma ve yaşama şartlarını bir bilseniz hiç heveslenmezsiniz” diyerek samimi itiraflarda bulunanlar çoğunluktadır.
Beni en çok sevindiren, gurbetçilerimizin manevi yönünün gittikçe kuvvetlenmekte olduğudur. Avrupa’dan izine gelen işçi ailelerinin hemen tamamı dini açıdan kendilerini geliştirmişler. Çocukların, ve kızların ve kadınların hepsi Kur’an- Kerim okumasını biliyorlar. Oralardaki Kur’an kurslarının faaliyetlerinden istifade etmişler. Bir de Avrupa’da her türlü dinî cemaat ve tarikatler serbestçe faaliyet gösterdiği için dinlerini öğrenmek daha kolay olmuş. Namaz vakitlerinde camide gördüğüm insanların çoğu gurbetçilerden meydana geliyordu. Demek ki gayrı Müslimlerin arasında yaşamak, İslam’ı öğrenmeye ve yaşamaya engel değilmiş diyerek sevindim. Zor olan, Türkiye gibi bir İslam ülkesinde dinini öğrenmek ve yaşamakmış meğer.
Evet sevgili dostlar, yazılacak çok şey var ama, vaktinizi almak, kafanızı yormak istemiyorum.
Hepinizi sevgi ile selamlıyor, Allah’ın Rahmeti, Mağfireti ve bereketi üzeriniz olsun diyorum.
Yorum yazan dostlara, uğrayıp geçen ziyaretçilerimize de ayrı ayrı teşekkür ediyor, ebedi saadet, selamet ve mutluluklar diliyorum.

4 yorum:

Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@

hoş geldiniz sayın yıldırım.. köy'de yetiştim diyemem, ama az buçuk köyüne bağlı bir ailemiz var.

zaman zaman köyümüze gider, büyüklerimize hâl hatır ederiz. bu vesile ile köyün mis gibi temiz havasını solur, oluklarından akan buz gibi sularını içeriz.

sosyal hayata gelince, küçük yerin büyük dedikoduları oluyor :) cehalet, insanı kapı komşusuna düşman edebiliyor.. işte benim köyler hakkındaki sosyal izlenimim de bu yönde.

bizim köy efradında öyle mevzu bahis bir gurbetci nüfus potansiyeli yok.. genelde Türkiye'deki büyük şehirlere dağılmışlar.. ekmek derdine düşmüşler.

zaten bir çıkan geri dönemiyor ki. okudunuz mu, eliniz ekmek gördü mü; artık kök başka memlekete salınır oluyor. hani bir söz vardır; doğduğum değil, doyduğum yer diye..

(ama yine de, sizin örnek olduğunuz gibi.. ata diyarı da ziyaret edilmeli, eş dost sevindirilmelidir ara ara. bizim köyün yaşlıları da, her fırsatta böyle nasihatte bulunurlar bize :)

çok doğru bir söz, her türlü milliyetciliğe karşı olan ben; köy milliyetçiliğine de karşıyımdır :P

hizmet ehli.. cümle cihanı kendi köyü bilip, her milleti memleketlisi saymalıdır diye düşünmekteyim. üstünlük takva iledir,

saygılarımla,

Adsız dedi ki...

hoş geldiniz

suveyda dedi ki...

aleyküm selam gönül pınarı

hoşgeldiniz.

güzel geçmesine sevindim.ne güzel oralardaki havayı solumuş oldunuz.en azından değişik yere gitme imkanı buldunuz.ne de olsa tebdili mekanda ferahlık vardır.

arada bir yapmak lazım ama malum iş.ekmek kavgası vs vs elimizi kolumuzu bağlıyor.

yazılarınızın devamıyla inş.

bizide soracak olursanız.hepimiz aynıyız galiba..bi değişiklik yok:)

Gönül Pınarı dedi ki...

Kâzım Kardeşim,

hoş bulduk diyor, sizleri burada görmekten duyduğum sevinci belirtmek istiyorum. Köy diyoruz ama, sosyal yaşantı bakımından şehirden farksız hale geldi köylerimizi artık. Bir zamanlar rahmetli ÖZAL'ın bir sözü vardı, " şehirler pırıl pırıl, köyle ışıl ışıl olacak" derdi. Gerçekten köyler de artık ışıl ışıl ve her türlü medeni nimetlerden istifade ediyorlar. Ama mimsiz medeniyet denilen bir takım yabancılaşma ve yozlaşma da köylere kadar girmiş bulunuyor. Biz " herşeyin iyisine bak" kaidesine göre iyi ve güzel olanlara baktık ve sizlere de bunları aktarmaya çalıştık.
"Hizmet ehli.. cümle cihanı kendi köyü bilip, her milleti memleketlisi saymalıdır"
Güzel bir cümle, doğru bir ifade. "Yaratılmışı sevdim Yaradan'dan ötürü" söylemine uygun. Zaten bizim de sevgi anlayışımız Yunus'tan gayrı değil.

İMTİHAN, Size de teşekkür ediyor, HOŞBULDUK" diyorum.

Suveyda,

Hoşbulduk Suveyda,
İnsanın doğduğu yere de doyduğu yer kadar önem vermesi lazım. Belki daha fazla. Çünkü oradalarda erin köklerimiz var.Kökünden kopanların kısa sürede kuruması ve çürümesi kaçınılmazdır. Biz de fırsat buldukça bu bağları tazelemeye çalışıyoruz. Keşke daha fazla zamanımız olsa da oralarda daha uzun süre kalabilsek, ama senin de dediğin gibi iş, emek, ekmek ve daha bir sürü bağlantılar fazla müsade etmiyor. Ama bu kadarcık teneffüs de ciyerlerimize ve gönül gözümüze iyi geldi.
Sizleri de aynı minval üzere görmekten memnun oldum. Giderken "yaprak dökümü" diye başlık atmıştım ama şimdi " çiçekler açıyor" demek istiyorum. İnşallah umutlu gönüllerde her mevsim bahardır. Rabbim gönlümüzden ümidi eksik etmesin.
Yazılara devam inşallah.